Paris’in en güzel kadınını o gün kederli ve gözleri yaşlarla dolu yapan şey neydi?

Hiç konuşmadan ağlıyor, gözleri yaşlarla doluyor, kaygılı ve gelecekten korkuyordu. Bitkin bir şekilde uyuduğunda, çığlık kopararak uyanıyor ve irkiliyordu…

kamelyalı kadın roman kitap babam arıyor

23 yaşlarında bir kadındı… Paris’in en ünlü ve en güzel kadınıydı... Güzel giyinir, taktığı altın ve elmas mücevherlerle, boyu ve endamıyla, şehirden geçtiğinde herkesin dikkatini çekerdi. Sevgilisi bir gün onu düşünceli, dalgın ve kederli bir şekilde evde otururken buldu. Sebebini sorduğunda hiçbir cevap alamadı.

Hiç konuşmadan ağlıyor, gözleri yaşlarla doluyor, kaygılı ve gelecekten korkuyordu. Bitkin bir şekilde uyuduğunda, çığlık kopararak uyanıyor ve irkiliyordu… Bu güzel kadına bu kadar acı çektiren şey ne olabilirdi?

Uzun boylu, zayıf, mavi gözlü, çocuksu bir yüzü olan bu kadın, Paris’in en ünlü yosmalarından biriydi. İlk defa bir erkeği deli gibi sevebilmişti… Kendisi ile aynı yaşlarda, Hukuk Fakültesini yeni bitirmiş bir delikanlı… İkisi de birbirine aşık…

Erkek, duygularını şöyle anlatıyor:

“.. bu kadının bedensel ve ruhsal iyileşmesini bana borçlu olacağını, tüm yaşamımı onunla birlikte geçireceğimi, aşkının beni en temiz aşklardan daha mutlu kılacağını düşünüyordum.”

Kadın da onu çok seviyor ama bu aşkın geleceğinden şüphe ediyor:

“Beni seviyorsun, bundan kuşkum yok, ama benim gibi kadınlara beslenen aşkı yürekte tutan bağın ne kadar hafif olduğunu da bilirim.”

“Hiçbir zaman kimsenin olmamışım gibi seviyorsun beni, ileride, aşkından pişmanlık duyarak, geçmişimi bir büyük suç gibi görerek, beni içinden aldığın yaşama atılmak zorunda bırakmandan korkuyorum.”

“Ne olursa olsun, bir yosmadan başka bir şey değildim, … eski yaşamım, böyle bir gelecek düşü kurma hakkımı alıyordu elimden, …”

Delikanlı ile kadının yaşadığı aşkın dedikodusu tüm şehre yayılmış, hatta babasının yaşadığı kasabaya kadar ulaşmıştı. Baba, kendi adlarının lekeleneceğini ve oğlunun iyi bir makama gelmesi durumunda sorun yaşayacağını düşünüyordu.

Baba apar topar Paris’e geldi ve bir otele yerleşti. Günlerce oğlunu bu düşünceden vazgeçirmek için çırpındı. Yosma kadınlarla ilgili Baba’nın düşünceleri sertti. Onları; ruhsuz beden, düşüncesiz nesne, yüreksiz ve mantıksız varlık, para alma makinesi, demir makine gibi görüyordu. Oğlunu ikna etmeye çalıştı:

“Herkesin elinden geçmiş bir kadınla bir arada yaşamak sizin için onurlu bir şey mi?”

“Tümüyle arı duygular ancak tümüyle temiz kadınlarda bulunabilir.”

 “Her zaman bu kadını sevemezsiniz, o da sizi sevemez hep. Her ikiniz de aşkınızı büyütüyorsunuz.”

Baba, kadınla gizlice iletişime geçip, kadını oğlundan uzaklaştırmaya çalıştı:

“Onun için bırakacağınız yaşamın, sizi yeniden çekmeyeceğinden hiç kuşkunuz yok mu ayrıca? Onu sevdiniz, başka hiçbir kimseyi sevmeyeceğinizden kuşkunuz yok mu?”

“… ciddi bir mevkiye sağlamca yerleşmek gereksiniminde olduğu yaşın geldiğini düşünün.”

Baba müdahalesi sonrası, kadınla delikanlı arasındaki dostluk bozulmaya başladı. Kadın delikanlıyı aldattı, delikanlı da kadını kıskandıracak şeyler yaptı ve kadına acı çektirdi:

“Bana çok acı çektirdiniz, bense size hiçbir şey yapmadım.”

 “Bana yapmak istediğiniz kötülük, bana olan aşkınızın kanıtından başka bir şey değildi.”

Kadın, uzun zamandır akciğer hastalığı çekiyordu. Ölüm döşeğinde acı içinde beklerken, delikanlıya mektuplar yazdı. Kapı her açıldığında, sevdiği delikanlının içeriye girivereceğini ümit ediyor, gözleri aydınlanıyordu. O olmadığını anladığında ise yıkılıyor, yüzü acılı bir hal alıyor, terliyor, şakakları kızarıyordu…

Aylar önce kadının ağlamasına, korkmasına, çığlık kopararak uyanmasına neden olan konuyu, kadın hastalıktan öldükten sonra, geride bıraktığı mektuplardan öğrendi delikanlı… Baba, o günlerde bu aşka gizlice müdahale etmiş ve oğlunun bir yosma ile evlenmemesi için kadınla gizlice görüşmüştü…

Kadının o günkü çırpınışı, ağlaması, korkması, uykuda irkilmesi, çok sevdiği delikanlıdan ayrılacak olmasından kaynaklanıyordu… O kadar çok sevmişti ki… Ama geçmiş yaşantısı, böyle bir aşktan vazgeçmek zorunda bırakıyordu… Öylesine büyük bir aşktı ki, 1850 yılında yaşanan bu gerçek aşk hikayesi “Kamelyalı Kadın” romanı ile günümüze kadar geldi…

Bir iki olmaz, iki üç olur… Birden çok kişiyle yasak ilişki yaşayan kişilerin sevebilmelerinin zor olduğunu, zor da olsa bir gün sevebildikleri birisi karşısına çıkınca, geçmişteki yaşantılarından dolayı pişmanlık duyduklarını ve acı çektiklerini okuyoruz bu romanda... Namuslu, onurlu ve temiz bir hayat yaşamanın ne kadar önemli olduğunu da öğretiyor bize Kamelyalı Kadın romanı…

“İyiliği eğitim yoluyla öğrenememiş bir kadının önünde, iyiliğe giden iki yol açar Allah; hemen her zaman böyledir: Biri acı, biri de aşktır bu yolların.”

Kadın-erkek ilişkileri, sevgi ve aşk konusunda, bu hikâyeye benzer çarpıcı örnekleri “Babam Arıyor” romanından okuyabilirsiniz. İyilik, sevgi, aşk ve evlilik konularında sıra dışı bilgiler bulacaksınız ve mutlu bir hayatın ipuçlarını yakalayacaksınız.

Babam Arıyor romanına ulaşmak için tıklayın:

Satın Al / E-Kitap İndir

 
Facebook Twitter Whatsapp
 

Yorumlar

Yorum Ekle